Sunday, March 22, 2009

Kitap: Yolda; Istanbullular



Buket Uzuner'in son kitabi Yolda yine Turkiye'den gelen son koli icinden cikti. Buket Uzuner bu kitabi yazarken Gabriel Garcia Marquez'in Ok Iki Gecizi Oyku adli kitabindan ilham aldigini soyluyor. Kitap, insanlarin tren, otobus, ucak yolculuklarinda yanindaki yolcuya en buyuk sirlarini rahatca anlatmasi fikrinden yola cikmis. Bize Buket Uzuner'in kendi seyahatlerinde 7 farkli ulkede yaptigi yolculuklarda karsilistigi kisilerin oykulerini getiriyor.
Benim dikkatimi ceken en onemli sey her hikayenin esit derecede ilginc olmadigi. Ozellikle ilk hikayenin ana karakteri yeterince gelistirilmemis ve hikayesi de yeterince kurcalanmamis gibime geldi. Daha sonraki hikayelerde ise Buket Uzuner'in yalin anlatimi, yanindaki yolcu hakkindaki gozlemleri ve kendi hisleri daha bir once cikmis. Okudukca seviliyor sanki. Bu kitabin editoru ben olsam, Uzuner'e hikayelerin sirasini degistirmesini onerirdim.
Ayrica, her oykunun sonunda o oykunun gectigi ulkeye ait minik bir yemek tarifi eklemis Uzuner. Yemek tarfilerini denemedim ama dogrusu biraz bastan savma, biraz orjinallik olsun diye konulmus hissini uyandirdigi icin herhalde bende, deneme arzusuna da kapilmadim.
Kitabin en sevimli yani, Uzuner'in seyahatlerinden topladigi bir takim turistik objelerin (buzdolabi susleri, anahtarliklar) kitapta cizimleri var, ki bunlari da Zeynep Ozatalay basariyla gerceklestirmis. Yalniz bu objeler bile konuyla aramda bir uzaklik olusturdu. Bende bir ulkeye, kulturune, insanlarina karsi insanin ancak turistken duyabilecegi bir gelip gecicilik, aldirmazlik hissi uyandirdi. Sayet amac bu ise basarili olmus.



Hazir Buket Uzuner'den bahsetmisken yaz sonunda okudugum Istanbullular kitabindan da bahsedeyim. Basta ablam olmak uzere herkesten cok methini duydugum icin bu kitabi cok hevesle okumaya basladim. Istanbullular'da Uzuner Istanbul Ataturk Havalimani'nda gecen bir ask oykusunu anlatiyor. Kitabin bas kahramanlarindan biri de tum albenisiyle Istanbul. Butun bunlari gercekten cok begendim. Kitabin bir de yine Istanbul'dan yola cikarak anlatmaya calistigi cokkulturluluk oykusu var ki, bu kisim bana cok zorlama geldi. Ic ice gecmis hikayeler, yollari kesisen turlu turlu insanlar cok enteresan da bunlarin hepsinin alt yapisini olusturan cokkulturluluk mesaji biraz gozumuze gozumuze sokulmamis mi? Boyle kafamiza kakmasaydi da Uzuner biz anlardik gibime geliyor. Yanlis anlasilmasin, ben bu konularin edebiyatcilar tarafindan ele alinmaya baslamasinin cok onemli bir gelisme oldugu kanaatindeyim. Sonucta toplumun daha genis kesimlerinde bu konuda bir diyalog baslatmak acisindan faydali oldugunu dusunuyorum. Ama bunu edebiyati mesaja kurban vermeden yapilan bicimlerini daha basarili buluyorum (mesela Baba ve Pic).
Bu kitaplarin ikisi de benim gonlumde, taa liseyi bitirdigim sene okudugum, bizim ve bizden bir miktar buyuk kusagin cocuklarinin ismini Ada koymasina yol acan, son 20 sene icinde Turkiye'de dogan kiz (ve erkek) cocuklarina konan isimlerin icinde Ada'nin ilk 10'a yukselmesinin benim kanimca hakli olarak bifiil sorumlusu olan "Kumral Ada Mavi Tuna"'nin yerini alamadi. (Evet okurlar, Cagan Irmak'in Ada'sindan once Buket Uzuner'in Ada'si vardi). Hatta biraz da kusku dustu icime, simdi donup okusam "Kumral Ada Mavi Tuna"'yi, "iki Yesil Su Samuru"'nu, ayni derecede begenir, ayni zevki alir miyim acaba?

2 comments:

biberli said...

Buket Uzuner'in senin de bahsettigin gibi, lise yillarinda bazi kitaplarini okumus olsam da, yazdiklarında bazen "havada kaliyormus" hissini aliyorum ve bu hosuma gitmiyor. ama "Yolda"yi merak ediyorum, bi denesem diorum :)

philosophique said...

Ah cok guzel ozetlemissin iste, "havada kalma" hissi! Yolda da ayni bu hissi birakacak bence ama sen bilirsin yine.