Wednesday, November 11, 2009

"Muslumanlar soykirim yapmaz!"

Sudan'in soykirimci devlet baskani El-Besir'in gecenlerde bir kez daha Turkiye'ye gelme ihtimali uzerine ziyareti savunan Basbakan Erdogan "muslumanlar soykirim yapmaz" dedi. Eminim cogumuz saflik derecesine varan bu savunmaya gulduk gectik. Bugun Radikal'de Joost Lagendijk neden bu savunmayi hafife almamamizi, etraflica dusunmemizi gerektiren bir yazi yazmis. Mutlaka okuyun!



Müslümanlar daha iyi insanlar mıdır?

İki gün önce gazetelerde beni gerçekten şoke eden bir şey okudum. Başbakan Erdoğan’ın, Sudan Devlet Başkanı El Beşir’in Türkiye ziyaretini savunan açıklamasıydı bu. Neticede Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından savaş suçlarıyla itham edilen El Beşir gelmemeye karar verdi. Fakat Türkiye başbakanının sözleri, bu kadar çok ülkenin Türk hükümetinin adaletten kaçmaya çalışan bir şüpheliyi hoş karşılama tavrını neden sorun haline getirdiğini hâlâ anlamadığını açıkça gösteriyordu. Erdoğan, Türkiye’de ve dışarıdaki birçok insan için akıl almaz ve son derece rahatsız edici iki argüman kullanıyor.

Birincisi Erdoğan Sudan’ın Darfur bölgesinde bir soykırımın ihtimalini bile açıkça reddediyor, gerekçe olarak da bölgeye yaptığı ziyareti gösterirken, şu ifadeleri kullanıyor: “Ben Başbakan olarak Darfur’a gittim. Orada ifade edildiği gibi soykırım tespitini biz yapamadık”. Bu cümleyi defalarca okudum, çünkü gözlerime inanamadım. En önemli Türk siyasetçisi kanıtını bizzat görmediği için hiçbir şey olmadığını iddia ediyor. Bu hem mantıksal hem siyasal bakış açısından abesle iştigal etmektir. Dünyanın dört bir köşesinde Türkiye başbakanının kanıtlarını kendi gözleriyle görmediği birçok iyi ve kötü şey olup bitiyor. Yine de, Erdoğan’ın bugün ve gelecekte ülkesini başkalarının verdiği raporlara ve bilgilere dayalı olarak idare edeceğini tüm kalbimle ümit ederim. Tahminimce Erdoğan, BM yetkililerinin veya tanınmış uzmanların Darfur trajedisine dair ortaya koyduğu birçok rapora güvenmediğini söylemek istedi. Elbette sunulan kanıtlara katılmama hakkı var. Fakat Darfur’da yaşanan korkunç şeyleri, sırf kanıtlarını görmediğiniz ya da gözlerinizin önünde gerçekleşmediği için öylece reddemezsiniz; bu, en hafif ifadesiyle, akla mantığa sığacak bir tutum değildir.

Erdoğan’ın ikinci yorumu daha da endişe verici. Başbakanın Sudan devlet başkanına güvenmesinin başlıca nedeni, kendi ifadesiyle, “Bir Müslüman asla soykırım yapamaz” şeklindeki inancı. İnsan bu cümleyi nasıl yorumlamalı? Çeşitli anlamlara geliyor olabilir. Bir anlamı Erdoğan’ın, İslam’a gerçekten inanan birinin, tam da bu dinin temel değerlerine aykırı olduğu için soykırım yapmaya muktedir olamayacağına inanması olabilir.

Ne yazık ki Müslümanların, İslam’ın belli bir yorumuna dayanarak işlediği korkunç
suçlara verilebilecek birçok örnek var. Yine de başbakan hakkında bu noktada hemen hüküm vermeyelim, çünkü belki de ifade etmek istediği şey, Müslümanların bunu yapmamaları gerektiğine duyduğu dürüst inançtır. Ama Erdoğan’ın bu çarpıcı ifşaatı Müslümanların ahlaken ve etik olarak Hıristiyanlardan, Budistlerden veya inanmayanlardan daha iyi insanlar olduğunu düşündüğünü ima ediyor da olabilir. Bu üstünlük hissiyatı bütün dinlerin iliklerine işlemiştir, fakat siyasi analize veya devlet yasalarına tercüme edildiklerinde son derece sorunlu bir hal alır. Başbakan sadece Müslüman olmayanların soykırım suçu işleyebileceğine, çünkü dinlerinin veya ideolojilerinin bu ihtimale o veya bu şekilde güç kattığına veya en azından imkan verdiğine gerçekten inanıyor olabilir mi?

Darfur’da ve dünyanın başka köşelerinde korkunç şeyler yaşanıyor. Belli bir vakada şu veya bu insanın suçlu olup olmadığını belirlemek mahkemelerin işi. Kimse adaletten muaf tutulmamalı. Hiçbir Müslüman, hiçbir Hıristiyan, hiçbir ateist. Bütün inançlardan insanlar geçmişte vahşi ve insanlıkdışı davranışlardan suçlu bulundu ve korkarım ki gelecekte daha fazlasını da göreceğiz.

Türkiye başbakanı bu açıklamayı yapmakla kendisine ve ülkesine zarar veriyor. Türkiye’de ve dışarıda kendisinin gizli bir köktendinci olduğundan şüphe duyanların elini güçlendiriyor. Sadece tek bir dine veya ideolojiye bağlı olmayan değerlere dayalı bir birliğin, yani AB’nin parçası olmak için kat edilmesi gereken meşakkatli
yolda Türkiye’ye rehberlik etme niyetine ve kabiliyetine dair ciddi şüpheler uyandırıyor.

JOOST LAGENDIJK
Radikal
11/11/2009
joost.lagendijk@radikal.com.tr

0 comments: