Saturday, June 13, 2009

Kadina siddet

Devletimiz kadina siddeti bu sekilde mesrulastiriyor, hatta bifiil destekliyor!
Bakin bakin kadini korumaktan sorumlu "Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakani"miz Selma Aliye Kavaf'ın aciklamalarina!

****

NTV'nin suradaki haberinden Selma Aliye Kavaf'in aciklamalarina (resmin uzerine tiklayarak videoyu izleyebilirsiniz) ve İnsan Hakları ve Yeni Çözümler Derneği Temsilcisi Evre Kaynak'in aciklamalarina ulasabilirsiniz.


****

Olaylari kisaca ozetlemek icin bu da Can Dundar'in Milliyet'teki konuyla ilgili yazisi:

‘Dayak, özel hayata girer; biz karışamayız’ diyen kadın kimdi?
13 Haziran Cumartesi 2009

Bir kadın düşünün: Kocası tarafından öldürülesiye dövülüyor.
Annesi de defalarca aynı adamın saldırısına uğruyor.
Karakola gidip şikâyet ediyor, koruma istiyorlar, ama tehdit karşısında şikâyetlerini geri çekmek zorunda kalıyorlar.
Yasa, tehdide karşı çaresiz, kadını korumakta yetersiz:
“Neden şikâyetten vazgeçtin?” diye sormuyor. “Aile içi sorun” diyerek müdahale etmiyor.
“Evin mahremiyeti”, dayağa mazeret oluyor.
Sonunda kadının annesi, dayak seanslarından birinde ölüyor. Kadın dava açıyor. Dava 7 yıl sürüyor. Adam tahliye ediliyor. Kadın ölüm tehdidi altında... Devlet yine yok.
Kadın, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüyor. AİHM, Türkiye’yi, tehdidi bildiği halde “aile içi sorun” diyerek kadını koruyacak önlem almadığı, polisin, yargının pasif kaldığı gerekçesiyle tazminata mahkûm ediyor.
Türkiye “kadına yönelik şiddet”ten mahkûm olan ilk ülke olarak Avrupa yargı tarihine geçiyor.
* * *
Bu durum karşısında, üstelik her gün birkaç kadının şiddetten ölüm haberi gelirken Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’ndan ne yapmasını beklersiniz?
“Türkiye’de kadınlarımızın kılına dokunulmaması için ne gerekiyorsa yapacağız. Şiddet mahremiyet, mazeret tanımaz. Polis, yargı, kadına yönelik şiddete anında müdahale edecek” demesini; değil mi?
Hayır!
O bakanlığa yeni atanan Selma Aliye Kavaf, NTV’de Nermin Yurteri’ye verdiği ilk demecinde kadını değil, yasaları savundu. Tehditkâr bir kocayla yaşamanın çaresizliğini hiç anlamadan konuştu:
“Söz konusu kadın defalarca şikâyetini geri çekmiş. Sığınma evi için talepte bulunmamış, koruma isteğinden vazgeçmiş” dedi.
“Bütün dünya dövüyor” deyip örnekler verdi.
Aynı yaklaşımı önceki gün de Başbakan sürdürdü.
“Bu olaylar onlarda da (Batı’da) var” dedi.
Dayağı değil, kararı “utanç verici” olarak niteledi.
* * *
Kadına yönelik şiddetin tüm dünyanın sorunu olduğu kuşkusuz. Ama burada önemli olan, o şiddeti önleyecek yasal tedbirler ve uygulamada kararlılık...
Türkiye’de sadece yasalar değil, polis de, savcı da, yargı da, politikacı da kadının canını değil, ailenin dirliğini koruyor. O yüzden de şiddet bile olsa mahremiyete müdahale etmiyor.
Hatırlarsanız, 3 yıl önce AKP’nin Konya Milletvekili karısını dövmüştü. Darp raporu alıp savcılığa başvuran karısına da “İstediğin yere git, benim dokunulmazlığım var” diye posta koymuştu.
O zaman duymak istediğimiz ses, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan gelmişti:
“Bu konuda ben tarafım. Kadın olduğum için tarafım. Şiddetle mücadele eden bir sorumlu olarak tarafım. Şiddet uygulayanların utanması gerekir” demişti.
AKP Kadın Kolları Başkanı ise Milliyet’e (Bkz: 14 Mayıs 2006) şunları söylemişti:
“Bu, kendi ailesiyle, özel hayatıyla ilgili bir konu... Aile içi bir ilişki... Bu konuda benim bir değerlendirmem olamaz. Söz hakkım olmadığını düşünüyorum.”
Bunu söyleyen Kadın Kolları Başkanı’nın adı neydi, hatırlıyor musunuz:
Selma Aliye Kavaf...
* * *
“Kolları kırık kadınlar!”
Hâlâ çözüm bekliyor musunuz?

0 comments: